Neden Hazır Cevap Olmak İsteriz?

İletişimde kelimelerin gücü yüzde on, ses tonunun gücü yüzde otuz ve beden dilinin gücü de yüzde altmıştır.

İletişimde beden dili ve ses tonuna göre daha az etkisi olan sözlerin; etkili olması, yerinde kullanılması, kendimizi ifade edebildiğimizi düşündürtmesi, varlığımızı ispat edici nitelikte olması, özgürlüğümüzün ilan edilmesinde etkili oluşu, ben ve fikirlerim değerlidir düşüncesini ifade edebildiğimiz, bazen de haklarımızı koruyup haksızlığın önüne geçebildiğimizi düşündürttüğü için, bizim için önemi çoktur.

Genellikle hazır cevap olmayı arzulayan bireylerin yaşadığı problemlerden birisi, söyleyeceklerinin o an değil de sonrasında aklına gelmesidir. İletişim sonrası, ‘Keşke şunu söyleseydim!’ , ‘o anda ben bunu neden düşünemedim ki ?’ gibi serzenişler belirir.

Bir diğer durum ise söyleyeceği şeylerin aklına gelmesi fakat ifade edememesidir. ‘O an dilimin ucuna geldi ama söyleyemedim’, ‘söyleyeceklerim boğazıma dizildi, sesim çıkmadı’ gibi ifadelerle yaşadıkları durumu özetlerler.

İletişimde zarar görmemek için odağımız sürekli bizim neyi nasıl söyleyeceğimizde ve sonrasında onun cevabının ihtimalleri dahilinde nasıl cevap vereceğimizdedir. Böyle olunca da bir türlü konuşmanın içeriğine odaklanamayıp bütün odağı kendimizde tutmuş oluruz. Karşı tarafı dinleyemez, yeterince kendimizi ifade edemez ve konuşmanın akışına engel olmuş oluruz. Kendimize odaklandığımız böyle durumlar, kaygımızı arttırır ve unutmamıza, paniklememize, sesimizin titremesine, konuşma hataları yapmamıza vs. sebep olabilir.

Eğer ki onaylanma ihtiyacımızı yoğun bir şekilde yaşıyorsak, fikrimiz dışında bir fikirle karşılaşma ihtimalimiz bizi ziyadesiyle tedirgin eder. Kendi görüşümüz özgürce sunamıyor ve görüşlerimize kıymet vermiyorsak, karşı tarafın görüşünü yüceltme ihtimalimiz daha yüksektir. Bu durumla karşı karşıya olan bireyler ‘Keşke karşı tarafın beyninin içinden geçenleri okuyabilsem!’ gibi arzuları vardır. Aslında buna hiç de gerek yoktur. Karşımızdaki insanla aynı fikirde olmak zorunda olmadığımızı kabullenip, fikirlerimize saygı duyulmasını sağlamalıyız. Aynı şekilde bizim de karşı tarafa karşı fikirlerinde ve hissettiklerinde saygılı olmamız gerekir. ‘Sizin fikirlerinize saygı duyarım fakat ben bu konuda şu şekilde düşünüyorum.’ gibi.

Bir diğer durum ise onaylanmamaktan ziyade ‘ya reddedilirsem’ kaygısıdır. Bizim fikirlerimiz karşı tarafı, bizi reddedeceği kadar rahatsız ediyor ise bu bizim değil karşı tarafın hassasiyetini gösterir. Biz her daim bu hassasiyete göre hareket etmeye kalkarsak, içimizdeki çocuğu büyütemeyiz ve bizim fikirlerimiz yeşermeden çürür gider. Ve bu yüzden de kimse bizim fikirlerimizi sevmek zorunda değil, onaylamak zorunda değil, takdir etmek zorunda değil, doğru bulmak zorunda değil, inanmak zorunda da değil.

İletişimde hazır cevap olmayı istemekten ziyade, içebakışımızı sağlayıp hangi noktalarda eksiklerimizin olduğunu keşfedip kendimizi nasıl onaracağımızın çözüm yollarını aramalıyız.

ÇATI KATI PSİKOLOJİ

Psk. Eda Nur Baratalı Öztürk

Scroll to Top
Sohbeti başlat
Size nasıl yardımcı olabiliriz ?
Bilgi almak için bizimle iletişime geçebilirsiniz